Topkapı Takkeci İbrahim Ağa Camii
Takkeci İbrahim Ağa Camii; İstanbul Surdışı Topkapı E5 yoluna cepheli 1591 yılında Takkeci İbrahim Ağa tarafından inşa ettirilmiştir. Bu camiye Arakiyeci İbrahim Ağa Cami olarak da bilinir. Arakiye keçeden yapılan şapkaya verilen isimdir. İstanbul E 5 çevreyoluna cepheli olan ve önünden günde binlerce aracın geçtiği fakat Çevre yolundan fark edilmeyen, İstanbul’daki en güzel küçük külliyelerden biri olan Takkeci Külliyesi bugün sakin yalnız, cemaati çok azalmış bir şekilde Topkapı parkının ortasında bulunmaktadır. İbrahim Çavuş tarafından 1591-92 yıllarında yaptırılmıştır. Caminin yanında mektep ve sebil de bulunmaktadır. Cami, Halveti tekkesi olarak kullanılmıştır. Cami iki kez esaslı onarım görmüştür. Bunlardan ilki 1830 yılında, ikincisi ise 1985'te Vakıflar İdaresi tarafından yapılmıştır. Topkapı'nın ilk yerleşim alanında yer olan ancak yeni yolların açılmasıyla yerleşim alanlarından uzaklaşan Takkeci İbrahim Ağa Camii'nin restorasyonu İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2008 yılında tamamlanmıştır.
Caminin mimari planı kare şeklinde bir formdur. Duvarlar kesme taştan ve tuğladan yapılmıştır. Çatısı ahşap fakat içerden kubbelidir. Son cemaat sütunları da ahşaptandır. Tavan süsleri mükemmeldir. Bu yapıdaki en büyük özellik bu ebatta bir camide beklenmeyecek oranda ve güzellikte çiniler olmasıdır. Caminin girişinde Sultan II.Mahmut döneminde 1831 yılında yapılan tadilata ait bilgiler bulunan kitabe bulunmasıdır. Kubbe yerine kurşun kaplı çatıyla örtülmüş olan cami tek bir minareye sahiptir. Son cemaat mahallinin üstündeki çatı formu yapılan restorasyon sırasında maalesef aslından uzak bir şekilde düzenlenmiştir. Kendisine küçümen bir külliye hüviyetini de kazandıran mescit, mektep ve sebil ile birlikte toplam üç esastan oluşmaktadır. Sebilin üstü açık olup kuyu, su haznesi ve mektep ile birlikte avlunun kıble tarafında yer almaktadır. Ayrıca avluda kıbleye zıt istikamette bulunan ve Derviş Paşa tarafından inşa ettirilen Miladi 1819 tarihli bir çukur çeşme daha vardır. Bir dönem cami vakfiyesine icabeten Halveti tekkesi olarak da kullanıldığı söyleniyor camiinin. Caminin ana kapısında emek verilmiş bir sanat göze çarpıyor. Osmanlıca yazılmış üç satırlık kitabesi dikkat çekicidir. Kündekari tekniğiyle ahşaptan yapılan cümle kapısı da ilk halini muhafaza ediyormuş gibi görünüyor. Kapının sağında ve solunda, üstte ve altta ikişer tane olmak üzere toplam sekiz penceresi olan caminin alttaki pencerelerinin arasında iki tane süslü mihrap nişi bulunuyor. Şık duruşlu çinileri de göz alıyor caminin. Pencerelerin kemer üstlerine kadar bütün cami duvarlarını bezemiş olan bu çiniler caminin görsel çeşnisini hoş ve olmazsa olmaz bir ayrıntı olarak tamamlıyor. On altıncı yüzyıla ait orijinal İznik yapımı olduğu söylenen bu çinilerin yanı sıra pencere aralarında vazo ve çiçek buketleri ile süslenmiş panolar ve kemer köşelikleri de mevcut.

Avluda yer alan başka bir yapıysa, bahsini edip geçtiğimiz sebildir. Köşede kalan ve her iki sokağa karşı ikişer pencereli olan bu sebil, taş başlıklıdır. Mezarların tarafına giden geçitte ve diğer kenarda olmak üzere ikişer penceresi vardır. E5 yoluna bakan yüzünde, su haznesine bağlı olduğu görünen çeşmenin üzerindeki üç beyitlik mermer Türkçe kitabede İbrahim Ağa’nın ismi ve 1578 tarihi yazılıdır. Ayrıca sebilin arkasında, yüksek bir sanduka olduğu gözüküyor. Bu sandukanın Takkeci İbrahim Ağa’ya ait olduğu söylenmektedir. Türkçe ve Arapça kitabelerde hayratın sahibi olan kişinin 1595 senesinde vefat ettiği yazılmıştır. Bahsini ettiğimiz gibi küçük ve örfi taşıyla dikkat çeken, kitabesinde 1587 senesinde vefat ettiği yazan sandukaysa İbrahim Ağa’nın oğlu Halil’indir.

Camiler

Turan Akýncý Kitaplarý