Üsküdar Toptaşı Atik Valide Külliyesi
Atik Valide Sultan Külliyesi; İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında Üsküdar Toptaşı mahallesinde 1570 tarihinde Sultan II.Selim’in karısı Nurbanu Valide Sultan tarafından Mimar Sinan’a inşa ettirilmiştir.Külliye Eski Toptaşı Caddesi, Valide İmareti sokak, Valide Kahyası sokak, Tekkeönü Sokakların çevrelediği yapı adasında inşa edilmiştir. Nurbanu Sultan Külliyesi İstanbul’da yapılmış en büyük külliyelerden biridir. Nurbanu Valide Sultan Külliyesi üç ana bloktan oluşan adet yapının oluşturduğu Anadolu yakasının en büyük külliyesidir. Külliye, camii, medrese, sıbyan mektebi, darülşifa, tabhane, imaret, tekke, darülhadis, darülkurra ve hamamdan oluşur. Caminin kuzeyinde medrese, doğusunda sıbyan mektebi ve güneyinde diğer bölümlerden oluşur. 1570’li yıllarda Nurbanu Valide Sultan tarafından Mimar Sinan"a yaptırılan Valide-i Atik Külliyesi’nin en önemli kısmı Kervansaraydır.
Önceleri “Valide Camii” olarak anılan külliye, Sultan III.Ahmet’in annesi Gülnuş Valide Sultan’ın Üsküdar İskele meydanında 1708-10 tarihlerinde inşa ettirdiği “Yeni Valide”, “Valide-i Cedit” gibi isimlerle anılan külliyesinden ayırt edilebilsin diye 18.yüzyıldan itibaren “Eski Valide”, “Atik Valide” veya “Valide-i Atik” gibi isimlerle anılır olmuş. Haseki Afife Nur-Banu Valide Sultan, Osmanlı Padişahı Sultan II. Selim'in hasekisi ve Sultan III. Murat'ın annesi. Haseki Hürrem Sultan'ın gelinidir. Osmanlı kaynaklarına göre kökeni Yahudi olup ismi Rachel'ken, İtalyan kaynaklarında bu Kiklad Takım Adaları'na ait Paros adası Lordlarından Nicolò Venier ile Violante Baffo 'nun kızı Olivia olarak geçer. Nur-Banu Valide Sultan'ın sandukası kocası Sultan II. Selim'in Ayasofya Camii'ndeki türbesindedir.

1525 yılında, o devirde Venedik Cumhuriyeti'nin toprağı olan Ege Denizi'ndeki Paros adasında, Nicolo Venier ile Violante Baffo'nun kızı olarak dünyaya geldi. Osmanlı kaynaklarına göreyse Yasef Nassi'nin kızıdır. Bu adam Osmanlı'ya faizi getiren ilk kişidir. Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Haseki Hürrem Sultan tarafından saraya alınarak eğitime yollandı. Daha sonraki yıllarda kendisine Haseki Hürrem Sultan tarafından Nurbanu yani "ışık saçan kraliçe" adı verilerek II. Selim ile evlendirildi. İlk adı Afife ise "namuslu" anlamına gelmektedir. Henüz on yaşındayken Osmanlı korsanları tarafından kaçırılan Nurbanu Sultan zekasıyla Hürrem Sultan'ın ilgisini çekmiş ve onun tarafından Manisa sancağına eğitime yollanmıştır. Döndüğünde ise güzelliğiyle de Hürrem Sultan'ın beğenisini kazanmayı başaran Nurbanu Sultan Şehzade Selim ile evlenir ve Hürrem Sultan'ın gelini olur. Şehzade Selim'in Nurbanu'nun aşkıyla yazdığı şiirler Divan Edebiyatı'nın en güzel örnekleri arasında yer alır. Bunu takip eden yıllarda olmayacak olan olur ve tüm kardeşlerinin ölmesiyle Selim önce Kanuni'nin varisi ve sonra da Osmanlı Devleti'nin padişahı olur Nurbanu da sarayın tek kadın hakimi olur. Selim tüm kardeşlerinin ölümüyle önce Kanuni Sultan Süleyman'nın varisi, daha sonra da 29 Eylül 1566 tarihinde Kanuni'nin vefat etmesi üzerine Osmanlı Padişahı oldu. Selim'in 21 Aralık 1574 tarihinde ölümü üzerine ise, Nur-Banu Sultan'ın oğlu Murat'ın Osmanlı tahtına çıkmasıyla, Nur-Banu Sultan da Valide-i Atik Sultan unvanını aldı. "Atik" eski anlamına gelmektedir ve ilk ve en büyük valideyi kasteder. Bazı tarihçilere göre ilk "Valide Sultan" ünvanını alan kişidir. Bundan dolayı "atik" ünvanını aldığı düşünür.

KÜLLİYE MEDRESESİ

Toptaşı Camii'nin kuzey yönünde ve şadırvan avlusunun önündedir. Arazinin meylinden dolayı cami avlusu, medrese avlusuna göre yüksekte bulunduğundan medreseye 19 basamaklı taş merdivenle inilir. Merdivenin üzerinde, iki pencereli olup vaktiyle Şeyh Abdülkadir Efendi'nin oturduğu kubbeli küçük bir oda vardır. Medresenin bu kapıdan başka, Tekkeönü Sokağı'na, Kartalbaba Caddesi'ne ve Valide Kethüdası Sokağı'na açılan birer kapısı daha vardır. Hiç birinin üzerinde kitabe yoktur. Üçüncü kapıdan beşik kubbeli bir dehlizden geçerek avluya girilir. Avlunun ortasında ufak, harap, saçağı yok olmuş sekiz yüzlü, mermer bir şadırvan ve cami avlu duvarına yakın bir yerde de bir kuyu mevcuttur. Sağ tarafında üç gözlü helâ vardır. Medrese, üç yolun birleştiği yerde ve sokakların uzanış biçimine göre yapıldığından sağ tarafı sol tarafına nazaran daha geniştir. Avlunun üç tarafına sıralanmış 19 oda ve bu odaların önünde başlıkları baklavalı, 17 mermer sütunun taşıdığı, kubbeli bir revak bulunmaktadır. Orta yerde dershane yer almıştır. Odalar, ikisi sokağa, biri avluya bakan üç pencere ile aydınlatılmış olup içinde birer ocak ve dolap yerleri vardır. Medrese odaları gibi tamamen kesme taştan yapılan kare plânlı dershanenin altından Valide Kethüdası Sokağı geçmektedir. Bu yola alçak düşmemesi ve arabaların altından rahatlıkla geçebilmesi için dershaneye iki taraşı, bir merdivenle çıkılır. Pembe-beyaz mermer kapı kemeri üzerine sonradan medresenin yurt olarak kullanıldığını belirten 1977 tarihli bir kitabe konulmuştur. Kapının önünde, çapraz tonozlu ve iki sütunun taşıdığı küçük bir revak vardır. Dershanenin ikisi yola, ikisi de avluya bakan dört penceresi ve bir ocak yeri vardır. Altından yol geçtiğinden iki yandan geniş kemerler üzerine bindirilmiştir. Bu kemerler arasında ve sokak seviyesinde kitabesiz bir çeşme bulunmaktadır. Medrese odaları Valide Kethüdası Sokağı'na göre 4-5 m. kadar yüksekte bulunduğundan bu sokak tarafındaki kesme taş duvarı, yine kesme taş payandalarla takviye edilmiştir. Toptaşı Camii 1583 tarihinde Nurbanu Sultan tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Fakat medresenin daha önce 1279'de tamamlandığı Atai'de görülmektedir. Paye bakımından altmışlı olan bu medresenin ilk müderrisi Dökmecizade Mehmet Efendi olup bu göreve 9 Muharrem1579 da atanmıştır. Bunu, Şemsettin Ahmet Efendi, Şeyhülislâm Çivizade Mehmet Efendi'nin kardeşi Defterzade Ali Efendi, Abdülkerimzade Abdullah Efendi, Şeyhülislâm Sun'ullah Efendi ve diğerleri takip etmiştir.

KÜLLİYE DARÜLHADİSİ

Yapı, mekan, ev gibi anlamlara gelen dar ile hadis kelimelerinden meydana gelen darülhadis, Hz. Peygamber'in söz fiil ve takrirlerinden ibaret olan hadis tedris ve tetkiklerinin yapıldığı yer demektir. Bunun içindir ki bu müesseselere daru's-sünne, daru's-sünneti'n-nebeviye veya daru's-sünneti'l-Muhammediye" gibi isimler de verilmiştir. Hz. Peygamber'in, vahyin ilk yıllarında Mekke'de ilk dersleri verdiği Erkam b. Ebu'l-Erkam'in evi, ilk daru'l-kurra olarak kabul edilebileceği gibi, ilk daru'l-hadis olarak da kabul edilebilir.

Islam tarihi boyunca mescitlerde değişik ilimlerin okutulduğu meclislerin kurulduğu bilinmektedir. Fakat zamanla bilhassa hadis öğrenimi için mescitler çok önemli görevler yüklendiler. Darülhadis, pandantifli kubbeler ve batıya açılan iki sıra pencereye sahip, doğu yönünde bir revakla kuşatılmış kuzey güney doğrultusunda uzanan bir dizi hücreden ibarettir. Bu dizinin güney uçunda da cezaevinin hamamı olarak kullanıldığı bilinen, darülhadis hücrelerinden daha büyük ve daha yüksek tutulmuş, kare planlı ve kubbeli bir mekandan ibaret darülkurra yer almaktadır.

KÜLLİYENİN KERVANSARAYI

Bu yapı uzun süre hastane olarak kullanılmıştır. 1852 tarihli belgelerde her türlü hastanın tedavisi için yapılmış bir hayır kurumu olarak adlandırılan yapı, 1865"te İstanbul"da görülen kolera salgınında, salgın süresince hastane olarak kullanılır. Daha sonra askeri depoya dönüştürülür. 1873 yılında ise akıl hastanesi olarak hizmet vermeye başlar. 1927’de, Mazhar Osman"ın girişimiyle, buradaki hastalar Bakırköy"e nakledilince bina 1935 tarihinde Gümrük ve Tekel Bakanlığı tarafından tütün bakım atölyesi olarak kullanılmaya başlanır.1950’lerden itibaren ise Toptaşı Ceza evi olarak kullanılmıştır. Toptaşı Cezaevi, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Nihal Atsız, Yılmaz Güney, Can Yücel, Rıfat Ilgaz ve Çetin Altan gibi birçok şair, yazar ve sanatçıya yeraltı aleminden Bekir Çelenk, Dündar Kılıç, Kürt İdris gibi tanınan isimlere ev sahipliği yapmıştır. 1976’da Vakıflar Genel Müdürlüğü"ne devredilen binanın Dar-ül Hadis Bölümü cezaevi, aşhane, tabhane ve kervansaray bölümleri ise meslek lisesi olarak kullanılmıştır. 1978-1999 yılları arasında ise bina, "Üsküdar İmam Hatip Lisesi" olarak hizmet verir. Son yıllarda bakımsızlık nedeniyle harap olan yapı yeniden restore edilmiştir. Cezaevi bundan böyle Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesine tahsis edilmiştir. Meşhur Çemberlitaş Hamamı 1584'te Sultan III.Murat'ın annesi Nurbanu Sultan tarafından Üsküdar'daki Atik Valide Sultan Külliyesi'ne gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır.

Külliyeler

Turan Aknc Kitaplar