Divanyolu Çorlulu Ali Paşa Külliyesi
Çorlulu Ali Paşa Külliyesi; İstanbul Suriçi Fatih Çemberlitaş Yeniçeriler Caddesine cepheli olarak 1707 tarihinde inşa edilmiştir. Külliyenin banisi Çorlulu Ali Paşadır. Ali Paşa Sultan II. Mustafa'nın damadı ve Sultan III. Ahmet'in Sadrazamlığını yapmıştır. Külliye; Cami, tekke, medrese, darülhadis, kütüphane, hazire yapılarından meydana gelir. Divanyolu üzerinde lrgatpazarı, Esirpazarı, Makasçılar isimleri olan semt günümüzde ise Çemberlitaş'tır.
KÃœLLÄ°YENÄ°N BANÄ°SÄ°

Çorlulu Ali Paşa, 1670 tarihinde doğmuştur. Sultan III. Ahmet saltanatında 1706-1710 tarihleri arasında dört yıl on sekiz gün sadrazamlık yapmıştır. Çorlu'da yerleşmiş bir çiftçi ailesinin oğluydu. Sultan II. Ahmet devri Kapıcıbaşı Türkmen Kara Bayram Ağa'nın evlatlığı olarak, önce Galata Sarayı'na, daha sonra Enderun-ı Hümayun'daki Seferli Koğuşu'na, buradan da Hane-i Hassa'ya yerleştirildi. Şubat 1699'da rikabdarlık hizmetinde bulunuyordu. Sadrazam Amcazade Hüseyin Paşa'da kendisinden bizzat silahdarlık rica etti. 15 Ekim 1700 tarihinde bu memuriyete tayin edildi. Silahdarlığı, Saray-ı Humayun'da daha üst derecede bir memuriyet haline getirdi. Padişah ile sadrazam arasındaki haberleşmenin silahdarlık makamı vasıtasıyla yerine getirilmesini ve Darüssade'den başka Babüssade ile Enderun-ı Hümayun'a ait bütün işlerin de silahdar ağa nezaretinde yapılmasını sağladı. Çorlulu Ali Paşa'nın bu başarıları çok geçmeden birbirleriyle yarış halinde bulanan sadrazamın ve şeyhülislamın dikkatini çekti.

İstanbul'daki cebeci ayaklanması sırasında Çorlulu Ali Paşa, vezirlik rütbesiyle saraydan uzaklaştırıldı. Sultan III. Ahmet'in tahta geçmesinden sonra üçüncü vezir olarak Edirne'de kaldı. Halep Valiliği'ne tayin edilmek üzere İstanbul'a çağrılan Çorlulu Ali Paşa, İstanbul'a geldiğinde Halep Valiliği'nden vazgeçilerek, Kubbealtı'nda beşinci vezirlikle görevlendirildi. Enişte Hasan Paşa'nın yerine 1703 Kasım ayı sonlarında rikab-ı hümayun kaymakamı oldu. Bir süre sonra Trablusşam valiliği ile İstanbul'dan uzaklaştırıldı. Tekrar İstanbul'a dönen Çorlulu Ali Paşa, 3 Mayıs 1706 günü üçüncü vezirlikten Baltacı Mehmet Paşa'nın yerine sadarete getirildi. 1708 yılında yedi yıldır nişanlı bulunduğu Sultan II. Mustafa'nın kızı Emine Sultan'la evlendi. Çorlulu Ali Paşa sadrazam olduktan sonra, devletin mali işleriyle ilgilendi ve saray masraflarını kontrol altına almak istedi. Tersane ve donanmaya önem verdi. Toplar döktürdü, askeri ocaklarda düzenlemelerde bulundu.

İsveç - Rus savaşı sırasında İsveç'i Ruslara karşı destekledi. Amacı ileride meydana gelebilecek Rus - Osmanlı savaşında yorgun düşmüş bir Rus ordusuyla karşılaşmak ve galip çıkmaktı. Sultan III. Ahmet, bu siyaseti tasvip etmemekteydi. 15 Haziran 1710'de Sultan III. Ahmet, Çorlulu Ali Paşa'yı sadaretten azletti. Bir gün sonra da sürgün olarak Kefe'ye gönderildi. Çorlulu Ali Paşa orada iken sadrazamken Sinop'a sürdüğü ve sonra Şeyhülislam olan Paşmakçızade Seyyit Ali Efendi'nin fetvası ile ve Sultan III. Ahmet'in Aralık 1711 tarihli fermanı ile Midilli'de idam edildi.

MÄ°MARI YAPISI

Eski Simkeşhane binasının yerinde 1707-1709 yılları arasında kurulmuştur. İlk önce aynı zamanda tekkenin tevhidhanesi olarak kullanıldığı anlaşılan cami, bir yıl sonra da diğer bölümler inşa edilmiştir. Külliyeyi meydana getiren binaların zaman içinde birtakım onarımlar geçirmiş olmalarına rağmen büyük ölçüde orijinal şekilleriyle günümüze ulaştıkları görülmektedir. Cami tevhidhanenin harim girişiyle minarenin kaideden yukarısı XVIII. yüzyılın ikinci yansında, muhtemelen 23 Mayıs 1766 depreminden sonra yenilenmiştir. Külliyenin güney sınırını teşkil eden Yeniçeriler Caddesi üzerindeki çeşme ile üstündeki pencerenin de aynı dönemde eklendikleri anlaşılmaktadır. Ahşap meşrutaların geçen yüzyılın ikinci yarısında yenilendikleri bilinmektedir. Hangi tarikata ait olduğu tespit edilemeyen ve XIX. yüzyılın başından itibaren de İstanbul tekke listelerinde adına rastlanmayan tekkenin bu dönemden itibaren asli fonksiyonunu yitirdiği ve külliyenin medresesine ilhak edildiği düşünülebilir.

Külliye binaları 1960 tarihinde Şadırvanlar ise 1963'te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tamir ettirilmiş ve medrese bölümü bir süre Arapkir Kültür Derneği'ne verilmiştir. Günümüzde cami tevhidhane cami, medrese ve tekke hücreleri turistik eşya dükkânı, dershane ile medrese avlusu kahvehane ve kütüphane de imam meşrutası olarak kullanılmaktadır.

İstanbul'un yoğun bir ticaret kesiminde yer alan külliyenin arsası kuzey güney doğrultusunda ikiye ayrılmış, batıda kalan kısma kendi içlerinde bir bütün oluşturan cami ile tekke, doğudaki kısma da medrese ile kütüphane yerleştirilmiştir. Külliye binaları güneydeki Yeniçeriler caddesinden biraz geride inşa edilerek caddeye açılan cami tekke ile medresenin girişlerinden artan alan, baninin de kabrinin bulunduğu nazireye tahsis edilmiştir. Cadde üzerinde basık kemerli girişlerden başka, mukarnaslı başlıklarla donatılmış sekizgen kesitli sütunlara oturan sivri kemerleri ve demir parmaklıkları ile hazire pencereleri sıralanır. Güneydoğu köşesinden kıvrılarak Bileyiciler Sokağı üzerinde de bir müddet devam eden bu pencere dizisinin arasında, medrese kapısının sağına sonradan kondurulmuş olan çeşme ile üstündeki pencere taşıdıkları barok üslûp özellikleriyle tezat teşkil etmektedir. Cami tekke girişinin üzerinde yer aldığı bilinen, "zikredin lâ ilahe illallah 1708" metinli kitabe ortadan kalkmıştır. Üstü açık bir geçitten ve basık kemerli ikinci bir kapıdan sonra ulaşılan yamuk planlı avlunun doğu sının boyunca medrese hücrelerinin arka duvarı, batı sınırında da tekke hücreleri sıralanır. Avlunun merkezine şadırvan, kuzeyine cami tevhidhane, güneydoğu köşesine de selamlık birimlerini barındırdığı anlaşılan bir bina yerleştirilmiştir. Cami tevhidhanenin gerisinde avlunun devamını teşkil eden üçgen bir sahadan başka kuzeydeki Medrese çıkmazından buraya açılan ve avlu kotuna göre yüksekte kaldığı için önüne merdiven yapılmış olan tali bir kapı ile içinde helaların bulunduğu medrese tekke bağlantısını kuran geçit yer almaktadır.

Güneydoğu köşesinde medrese hücrelerinin teşkil ettiği kitleye bitişen cami tevhidhane kare planlı bir harim ile beş gözlü bir son cemaat yerinden ve bunların sınırında yükselen bir minareden meydana gelir. Taşıyıcıları ile kemerlerinde beyaz mermer kullanılmış olan son cemaat yerinde, sivri kemerli beş açıklıktan ortadakine rastlayan kare izdüşümlü bölüm kubbe ile yanlarda yer alan ve ikişer kemer açıklığına rastlayan dikdörtgen izdüşümlü bölümler de aynalı tonozlarla örtülmüşlerdir. Üst yapıdaki üç örtü biriminin aşağıdaki beş açıklığa tekabül etmesi, bazı erken dönem Osmanlı binalarında karşılaşılan, ancak 18. yüzyıl başları için pek alışılmış olmayan bir durumdur. Öte yandan sivri kemerlerin oturduğu köşeleri püsküllü başlıklar değişik tasarımlan ile dikkati çekmekte ve Lale Devri'nden sonra Osmanlı mimarisinde ağırlığı hissedilecek olan barok üslûp etkilerinin muhtemelen ilk belirtilerinden birini teşkil etmektedirler.

"Es Seyyit Mehmet Hicabi İmzalı sülüs bir ayet kitabesiyle taçlandırılmış olan harim girişinin bulunduğu kuzey duvarı boyunca iki katlı mahfiller uzanmaktadır. Üç sıra tuğla bir sıra kesme küfeki taşı almaşık örgüye sahip olan harim duvarlarındaki pencereler klasik Osmanlı mimarisindeki tertibe uygun olarak çift sıra halinde düzenlenmiş, alttakilerin dikdörtgen açıklıkları mermer sövelerle kuşatılıp almaşık örgülü sivri tahfif kemerleriyle taçlandırılmış, sivri kemerli tepe pencereleri ise alçı revzenlerle kapatılmıştır. Harimi örten kubbe içeriden basık kemerli tromplarla, dışarıdan kare bir pandantifle donatılmıştır. Kubbenin ve trompların yüzeyi, içleri rumilerle doldurulmuş, sa'lbekli palmetlerden ve şemselerden oluşan klasik Osmanlı üslûbuna uygun kalem işleriyle süslüdür. Mihrap ile ahşap minberin herhangi bir özelliği yoktur.

Toplam on üç adet olan kare planlı tekke hücrelerinden kuzey güney doğrultusunda uzanan on ikisi pandantifli kubbelerle, güneybatı köşesinde bulunan dikdörtgen planlı hücre ise aynalı tonozla örtülmüştür. Basık kemerli kapılar, dikdörtgen açıklıklı pencereler, ocaklar ve dolap nişleriyle donatılmış olan bu hücrelerin önünde mermer sütunlara ve baklavalı başlıklara oturan tuğla örgülü sivri kemerlerin teşkil ettiği, birimleri aynalı tonozlarla örtülü bir revak uzanır. Hücrelerin duvarları ile revak cephesinde cami tevhidhane harimindeki almaşık örgünün benzeri kullanılmıştır. Aynı malzeme ve teknikle inşa edilmiş bulunan selâmlık bölümü, yarısı kubbe ile yarısı da aynalı tonozla örtülü bir köşe revakından ve kare planlı, kubbeli üç mekândan ibarettir. Mermerden sekizgen prizma biçimindeki haznesi ve baklavalı başlıklarla donatılmış sekiz adet mermer sütuna oturan basık piramit biçimindeki ahşap çatısı ile şadırvan klasik üslûbun oranlarını yansıtır. Ayna taşlan çatıkkaş kemerlerle donatılmıştır.

Cami tekke girişinin eşi olan medrese girişinin üzerindeki 1708 tarihli, talik kitabenin manzum metni şair Düntye aittir. Dikdörtgen planlı medrese avlusunun güneydoğu köşesinde dershane, bunun kuzeyinde kütüphane, merkezinde şadırvan ve batı sınırında talebe hücreleri bulunmaktadır. Cami tekke kanadından farklı olarak medreseyi teşkil eden binaların duvarları kesme küfeki taşı ile örülmüştür. Sekizgen prizma biçimindeki dershane basık kasnaklı bir kubbe ile örtülüp batı yönünde sivri kemerli bir giriş revak ve her yüzünde düşey eksen üzerinde yer alan ikişer pencere ile donatılmıştır. Cephesi mermerle kaplı olan giriş revakı, mukarnaslı başlıkları ve sütunların aralarına yerleştirilmiş korkuluk levhaları ile ahenkli oranlara ve özenli bir işçiliğe sahiptir, Revakın ortasındaki birim kubbe ile yan kanatlar ise aynalı tonozlarla kapatılmıştır.

Boyut ve tasarım bakımından tekke hücrelerinin eşi olan medrese hücreleri sekiz tanedir. Kuzeydoğu köşesinde avlu yönünde çıkıntı teşkil eden, dikdörtgen planlı, aynalı tonoz örtülü farklı büyüklükte iki mekân bulunmaktadır ki müderris ve muit odaları olmaları muhtemeldir. Kare planlı, aynalı tonoz örtülü kütüphane birçok benzeri gibi fevkanîdir. Medrese şadırvanı cami, tekke şadırvanındaki tasarımı daha mütevazi düzeyde tekrar eder. Medresenin avlusunda bir de 1787 tarihli kitabesi olan bir hayrat kuyunun bileziği bulunmaktadır.

Külliyeler

Turan Akýncý Kitaplarý