Üsküdar Aziz Mahmut Hüdayi Külliyesi
Aziz Mahmut Hüdayi Külliyesi; İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında Üsküdar Doğancılar Aziz Mahmut Hüdayi mahallesinde Aziz Mektebi sokağına cepheli olarak 1589-1595 yılları arasında inşa edilmiştir. Aziz Mahmut Hüdayi’nin türbesi ve tekkesi etrafında oluşmuş olan bu külliye ‘’asitane’’ ve ‘’pir evi’’ sıfatları ile Celvetiye tarikatının merkezini teşkil etmiş önemli bir tekkedir. Osmanlı kaynaklarında Hazreti Hüdayi Asithanesi, Hüdayi Mahmut Asitanesi, Hüdayi Aziz Mahmut Efendi Tekkesi, Hankah-ı Celveti, Aziz Mahmut Hüdayi Hankahı isimleri verilir.
MAHMUT HÃœDAYÄ°

Fadlullah bin Mahmut'un oğludur. Çocukluğu Sivrihisar'da geçti. Küçük Ayasofya Medresesinde tahsiline devam etti. Çok zeki olup bir defa okuduğunu zihninde tutar, tekrar kitaba bakmaya lüzum hissetmezdi. Hocalarından Nazırzade Ramazan Efendi, ona hususi bir ihtimam gösterdi. Mahmut Hüdayi genç yaşta; tefsir, hadis, fıkıh ve zamanın fen ilimlerinde büyük bir alim oldu. Hocası Nazırzade onu yanına yardımcı olarak aldı. Mahmut Hüdayi, bir taraftan hocası Ramazan Efendiye yardım ederken, diğer yandan da Halveti yolunun şeyhlerinden Muslihittin Efendinin sohbetlerine katılarak tasavvuf yolunda ilerlemeye çalıştı. Bu arada hocası Nazırzade'nin, Edirne'de bulunan Sultan Selim Medresesine tayini çıktı. Mahmut Hüdayi, yirmi sekiz yaşında iken hocası ile Edirne'ye gitti. Ramazan Efendi, kısa bir süre Edirne'de müderrislik yaptıktan sonra, Şam ve Mısır'a kadı tayin edildi. Talebesi Mahmut Hüdayi'yi oraya da götürdü. Mahmut Hüdayi Mısır'da Halveti şeyhlerinden Kerimüttin'den ders alarak, tasavvuf yolunda yetişmeye çalıştı.

Mahmud Hüdayi otuz üç yaşında iken, hocası Nazırzade ile Bursa'ya geldi. Üç sene Ferhadiye Medresesinde müderrislik yaptı. Üç sene sonra, hocasının vefatı ile Bursa kadılığına getirildi. . Bir davadan sonra Bursa kadılığını bıraktı.

Böylece Muhammed Üftade, Hüdayi'ye icazet, diploma verdi ve onu çocukluğunu geçirdiği Sivrihisar'a, İslamiyeti yaymak, emir ve yasaklarını bildirmek üzere gönderdi. Aziz Mahmut Hüdayi, ailesiyle birlikte Sivrihisar'a giderek hizmete başladı. Ancak burada sadece altı ay kadar kalabildi. Hocasının ayrılığına dayanamayarak tekrar Bursa'ya geldi. Bursa'ya geldiği günlerde, doksan yaşından ziyade olan hocasının hizmetini görmeye başladı.

Bir müddet sonra da Åžeyhülislam Hoca Sadettin Efendi vasıtasıyla Ä°stanbul'a geldi. Küçük Ayasofya Camii tekkesinde hocalık yapmaya baÅŸladı. Bu arada Fatih Camiinde, talebelere, tefsir, hadis ve fıkıh dersleri verdi. Burada kaldığı müddet içinde, ilim ve devlet adamlarına kadar uzanan geniÅŸ bir muhit edindi. Bu arada, Ãœsküdar'da kendi dergâhının bulunduÄŸu yeri satın aldı. Buraya dergahını inÅŸa eyledi. Dergahında yüzlerce talebenin yetiÅŸmesi için çok uÄŸraÅŸtı. Dergah, en fakirinden en zenginine ve en üst kademedeki devlet ricaline kadar her tabakadan insanlar ile dolup taşıyordu. Devrin padiÅŸahları da ona hürmette kusur etmiyorlardı. Sultan III. Murat, Sultan III. Mehmet, Sultan I. Ahmet, Sultan II. Osman ve Sultan IV. Murat’a nasihatlarda bulundu. Sultan IV. Murat'a, saltanat kılıcını kuÅŸattı. 1595 yılında Ä°ranlılarla yapılan Tebriz seferine Ferhat PaÅŸa ile beraber katıldı. Zaman zaman padiÅŸahların davetlisi olarak saraya gidip, onlarla sohbetlerde bulundu. Aziz Mahmut Hüdayi'nin, çeÅŸitli camilerde vaz vermesi için sevenleri devamlı taleplerde bulundular. O, Ãœsküdar Ä°skelesindeki Mihrimah Sultan Camii ile Sultanahmet Camiinde belli günlerde vaz vererek, insanlara feyz ve marifet sundu. Aziz Mahmut Hüdayi'nin talebesi olmakla ÅŸereflenmek için, herkes birbiriyle yarışıyordu. Bunların başında; Sadrazam Halil PaÅŸa, Dilaver PaÅŸa, Åžeyhülislam Hoca Sadettin Efendi, Åžeyhülislam Hocazade Esat Efendi, Okçuzade Mehmet Efendi, Ä°brahim Efendi, Nevizade Atayi Efendi geliyordu. Aziz Mahmut Hüdayi, 1628 senesinde vefat etti. Vefatından önce talebeleriyle ve tanıdıklarıyla helalleÅŸti, vasiyetini yaptı.  Türbesi Ãœsküdar'daki dergahındadır.

Külliyenin çekirdeÄŸini oluÅŸturan tekkenin banisi Aziz Mahmut Hüdayi tekkenin arsasını 1589’da satın almış ve aynı yıl inÅŸaata baÅŸlamıştır. Müritlerin ve mühiplerin yardımı ve desteÄŸi ile 1595 tarihinde ilk tekke tevhithane olarak kullanılmıştır. 1598 tarihinde ise bizzat külliyenin banisi tarafından minber yerleÅŸtirilerek camiye çevrilmiÅŸtir. Külliye bu tevhithane  ile bunun etrafında yer alan derviÅŸ hücreleri, aÅŸhane, imaret niteliÄŸinden  büyük bir mutfak, taamhane, biri kendisine, dördü de kızlarına tahsis edilmiÅŸ beÅŸ meÅŸrutahane ve cümle kapısı ile yanındaki, iki çeÅŸmeden meydana gelmekteydi. Bu yapılara baninin yaÅŸamının sonunda inÅŸa edilen türbe ilave edilmiÅŸtir.

Külliye zaman sürecinde birçok defa elden geçmiÅŸtir. 1850 Ãœsküdar çarşı yangınında külliye büyük çapta etkilenmiÅŸtir. Bu dönemde türbe bile tevhithane olarak kullanılmıştır. 1855 yılında ise Sultan Abdülmecit tarafından yeniden inÅŸa edilmiÅŸtir. Bu yenileme eski yerleÅŸim planına uygun yapılmıştır. Yenileme sırasında Cami- Tevhithane, hünkar mektebi ve sıbyan mektebi külliyeye ilave edilmiÅŸtir. Sultan II.Abdülhamit’in has adamlarından Lütfi efendi  caminin karşısına kütüphane binası inÅŸa ettirmiÅŸtir. Kendisi ve ailesine ait mezarlarda bu kütüphane içindedir. 1901 tarihinde ise Harem binası yeniden hazine-i hassa’dan inÅŸa edilmiÅŸtir. 1912 yılında ise Hidiv Ä°smail PaÅŸa ailesi tarafından türbeye binasına yeniden giriÅŸ yaptırılmıştır. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra Külliye sadece Camii olarak kullanılmıştır.

KÃœLLÄ°YE GENEL YERLEÅžKESÄ°

Ana kapıdan batıya doğru merdivenler ve setlerle arazi eğilimine göre tırmanılmaktadır. Buraya Hüdayi avlusu yolu da denir. Bu yıl boyunca solda Hüdayi Türbesi ile daha sonra buna dışarıdan bitiştirilmiş olan tekke şeyhleriyle aile fertlerinin gömüldüğü türbe. Hüdayi Türbesinin arkasında bu yapıya bitişik olarak yer alan cami ve tevhithane bunun batısında dar bir aralıktan sonra içinde Kaya Sultan’ın ( ö.1659 ) kızı Fatma Hanım Sultan ( ö.1727 ) ait açık türbeyi barındıran hazire parçası sıralanmaktadır. Bu hazirenin batısında, Aziz Efendi mektebi sokağının kuzeye doğru kıvrılan kesimini arkasında, duvarlarla çevrili bir bahçenin içinde harem dairesi ile müstakil mutfağı bulunmaktadır. Hüdayi avlusu sokağının kuzey yakasında ise en altta küçük meşrutadan sonra sırayla yerden yüksek hazire parçası, mutfak ile buna bitişik hünkar mahfili girişi, abdest muslukları, kütüphane ve yine bir bölüm hazire yer almaktadır. Abdest musluklarının sıralandırdığı duvar, arsanın kuzey kesimini ayıran bir duvardır. Musluklar dizisini ikiye bölen bir kapıdan geçilen bu bölümde vaktiyle derviş hücreleri, kahve ocağı, taamhane ve diğer selamlık bölümleri bulunmaktadır. Ahşap olarak inşa edilmiş bu yapı bugün günümüze gelememiştir. Hüdayi Avlusu yoluyla, Hüdayi Mahmut sokağının birleştiği noktada külliyenin ikinci kapısı bulunur. Yine bu bölgede bulunan meşrutalardan iki tanesi bahçeler içinde bulunmaktadır.

KÃœLLÄ°YE CAMÄ° TEVHÄ°THANESÄ°

Yapı dikdörtgen planlı, kagir duvarlı, ahÅŸap çatılı, biri bodrum, bir de mahfillerin bulunduÄŸu üst kat olmak üzere üç katlıdır. Bütün açıklıklar basık yuvarlak kemerli olup, dış cephede pencere hizalarında ve saçakta yatay silmeler mevcuttur. Zemin katta namaza ve ayinlere ayrılmış olan dikdörtgen alanlı bir mekandır. Bu mekan kıble yönündedir. Bunu batıda ve kuzeyde erkeklere mahsus, zeminde bir seki ile yükseltilmiÅŸ mahfiller kuÅŸatmaktadır. Bu mahfillerin sınırında ahÅŸap korkuluklar arasında üst kat mahfillerini taşıyan ve kısa bir parapet duvarından sonra tavana kadar devam eden kare kesitli ve plastır baÅŸlıklı ahÅŸap sütunlar sıralanmaktadır. Her sütuna karşısındaki duvarda aynı ebatta bir duvar payesi tekabül etmekte, bunların arasında altlı üstü ikiÅŸer pencere yer almaktadır. Batıdaki zemin kat mahfilleri ortada iki sütun arasındaki açıklık boyunca kesintiye uÄŸratılarak buraya  yalnızca Hüdayi Tekkesi’ne mahsus ilginç mimari unsur olan’’şeyh kafesi’’yerleÅŸtirilmiÅŸtir. Bu düzen Aziz Mahmut Hüdayi ile Hızır arasında geçtiÄŸine inanılan bir menkıbeye dayanmaktadır. Cuma namazlarını takip edilen ayinlerde, Cuma namazını bu kafesin içinde eda eden Åžeyh Efendi ayinin belli bir yerinde, derviÅŸler kıyama kalktıktan bir müddet sonra kafesten çıkarak tevhithaneye girer ve ayindeki yerini alırdı. GereÄŸinde kapı ÅŸeklinde açılan kafesli bölmelerle kuÅŸatılmış olan bu bölümün arkasında, iki uçunda kapılar olan bir koridor bu baÄŸlantıyı saÄŸlamaktadır. Åžeyhler harem dairesinin bulunduÄŸu batı kesiminde, binayı kuÅŸatan dar bir geçide açılan ve Åžeyh kapısı olarak nitelenen bir kapıyı kullanarak kafese girerdi. Bu sayede cemaate görünmeden rahat hareket etme imkanına sahipti. Kafesin kıble yönündeki sınırı hizasında yer alan bir seki, cami ve tevhithanenin ilk inÅŸaat sınırını göstermektedir. Kuzey yönündeki mahfiller de ortada iki sütun arasındaki açıklık miktarınca kesintiye uÄŸramakta ve bu açıklığın ekseninle harimin güney duvarında mihrap, kuzey duvarına son cemaat yerine açılan kapı, bununda karşısında yapının dış duvardaki esas kapı yer almaktadır. Dışarıdan bir sıra basamakla ulaşılan ve cami cemaatince kullanılan bu kapının üzerinde, ortada Sultan Abdülmecit’in tuÄŸrası yer alır. Bunun yanında ÅŸair Ziver’in 1855 yılında talik yazı ile yazılan kitabesi bulunmaktadır. Bu esas kapının batı yönünde aynı ÅŸekilde önü basamaklı daha ufak boyutlu bir kapı yer alır. Bu kapının kitabesinde ise Mahmut Hüdayi’ye ithaf edilmiÅŸ bir beyit bulunur. Bu kitabe sülüs yazı ile yazılmıştır. Son cemaat yerinin doÄŸu uçundan geçirilen minare, dışarı taÅŸkın kare bir kaide üzerinde yükselen daire kesitli gövdesi, basit ÅŸerefesi ve kurÅŸun kaplı koni külahı ile iddiasız bir görüntü verir.

Cami ve tevhithane binasının bodrum kapı dar ve ufak pencereler tarafından aydınlatılır. Burada halvethane veya çilehane mekanları bulunur.

HÃœNKAR MAHFÄ°LÄ°

İçinde sofaların ve odaların ve gerekli mekanların bulunduğu bu yapının girişi külliyenin kuzey yönündedir. Hünkar mahfiline Hüdayi Avlusu sokağının zemin katından girilmektedir. Duvarların içeriden bağdadi sıva, dışarıdan ahşap kaplama ile donatılmış olan ve bir hünkar kasrı şeklinde olan yapının üst katı, çift ahşap sütunun yardımı ile sokağa köprü gibi geçerek yapıya bağlanmaktadır. Cami ve tevhithanenin kafeslerle donatılmış olan üst kat mahfilinin kuzeyi hünkar ve ailesi için planlanmıştır. Bu mahfilin batı kanadı ise hanımlar içindir. Mahfillere çıkan iki merdiven vardır. Hanımlar mahfiline çıkan merdiven son cemaat yerinden başlar. Hünkar mahfilinin ki ise batı yönünden gelen geçittendir.

Külliyeler

Turan Akýncý Kitaplarý