Tophane Merkez Efendi Külliyesi
Merkez Efendi Külliyesi; Ä°stanbul Surdışı Zeytinburnu Topkapı Mevlana kapı karşısında Merkez Efendi caddesine cepheli olarak 1514 tarihinde inÅŸa edilmiÅŸtir. Külliyenin çekirdeÄŸini oluÅŸturan ve Ä°stanbul’un en önemli tasavvuf merkezlerinden biri olan tekkenin kurucusu Merkez Efendi lakaplı Åžeyh Musa Müslihittin Efendidir. Halvetiye’nin Sümbüliye koluna mensup, dönemin ileri gelen sufi ve hekimlerinden merkez Efendi Sümbül Sinan Efendi’den hilafet aldıktan bir müddet sonra 1514 tarihinde tarikatin halvet geleneÄŸine uygun bir münzevi tekkeyi tesis etmiÅŸtir. 1514-1520 yılları arasında Yavuz Sultan Selim’in eÅŸi AyÅŸe Hafsa Sultan’ın Manisa’daki Külliyesine ÅŸeyhlik yapmıştır. Ä°stanbul’da Sümbüliye dergahının lideri olan Sümbül Efendi’nin 1529 yılında vefat edince, Merkez Efendi Ä°stanbul’a gelmiÅŸtir.  Koca Mustafa PaÅŸa’daki külliyenin tekkesinin meÅŸihatını üstlenmiÅŸtir. Hayatının sonuna kadar da bu görevini sürdürmüştür. Bu arada zaman zaman sur dışındaki tekkenin çilehanesinde halvete girmiÅŸtir. Muhtemelen bu tekkenin de ÅŸeyhliÄŸini yürütmüştür. Vefatından sonra da Topkapı’daki türbesine gömülmüştür.

Denizli Buldan  Sarımahmutlu köyünde doÄŸmuÅŸtur. Ailesinin Selçuklu GermiyanoÄŸullarının bir koluna baÄŸlı olduÄŸu tahmin edilmektedir. 1478'de gittiÄŸi Bursa'da veya Ä°stanbul'da, Veliyüddin Medresesi'nde sürdürdü. Orada Hızırbeyzade Velayettin ya da Velayettin oÄŸlu Ahmet PaÅŸa olmak üzere dönemin önde gelen bilginlerinden Ä°slam bilimleri ve tıp dersleri aldı. 1493'te Ä°stanbul'a dönerek Halvetiye Tarikatı ÅŸeyhlerinden, Sümbüliye kolunun kurucusu Sümbül Sinan'a baÄŸlandı. Tasavvuf eÄŸitimini tamamlayarak Aksaray Kovacı Dede Dergahı'na ÅŸeyh olarak atandı.

Sultan I. Süleyman'ın annesi AyÅŸe Hafsa Sultan'ın Manisa'da yaptırdığı imaretin yanındaki zaviyeye ÅŸeyh oldu. Burada, yalnız ÅŸeyhliÄŸi, eÄŸitim öğretim etkinlikleri ile deÄŸil, aynı zamanda hekimliÄŸi ile de ünlendi. "Mesir" denilen macunu ilk o yaptı ve Nevruz günü halka macun dağıtma geleneÄŸini baÅŸlattı. Sünbül Sinan Efendi'nin ölümü üzerine Ä°stanbul'a dönerek onun yerine ÅŸeyh oldu.  Burada bir cami ile bir hamam yaptırdı. Damat Çelebi Lütfi PaÅŸa'nın eÅŸi Åžah Sultan bu camiye vakıflar tahsis ettiÄŸi gibi Merkez Efendi adına baÅŸka camilerde yaptırdı.

Merkez Efendi’nin vefatından sonra kabrinin üzerine, yine Şah Sultan tarafından yaptırıldığı sanılan türbenin ilk yapıldığı zamanki halinde kalamadığı, Sultan II. Mahmut döneminde duvar hizaları aynen korunarak yeniden yapıldığı biliniyor. Merkez Efendi'nin türbesi ve yanındaki kuyu eskiden olduğu gibi günümüzde de dilekte bulunulmak için halkın ziyaret ettiği bir yerdir. İyi bir Kuran yorumcusu olduğu söylenilen Merkez Efendi'nin yazılı bir yapıtına rastlanmamıştır.

Mütevazi bir zaviye niteliğinde olan ilk tekkeyi Merkez Efendi ile bazı mensupları kendi imkanları bizzat inşa etmişlerdi. 1533-1536 yılları civarında, eşi Lütfü Paşa’nın görevli olduğu Yanya’dan İstanbul’a gelerek Merkez Efendi’ye intizap eden Yavuz Sultan Selim’in kızı Şah Sultan biri Eyüp Bahariye kıyısında, diğeri Davutpaşa’da olmak üzere iki adet tekke inşa etmiştir. Ayrıca Topkapı’daki tekkeyi ise vakıflarla donatmıştır. Mimar Sinan’a eliyle Cami ve tevhithane inşa ettirmiştir. Ayrıca yeni yapılar inşa ettirmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki kayıtlarda bu dergah ile ilgili tüm vakfiyelerin Şah Sultan tarafından ihdas edildiğini göstermektedir. Merkez Efendi’nin vefatından sonra kabrinin üzerindeki kabri Şah Sultan inşa ettirmiştir. Bu külliye Asitane veya Şeyh Makamı olmamasına rağmen, Merkez Efendi hayatı boyunca insanlardan bulduğu sevgiyi ölümünden sonra da görmüştür. Bu külliye İstanbul’un önemli dini merkezlerinden biri olmuştur.

KÜLLİYE KAPISI VE ÇEŞMESİ

Kesme küfeki taşıyla inşa edilmiş olan ana kapının dış yüzü mermerle kaplanmıştır. Kapı yuvarlak kemerli ve kilit taşı çıkıntılıdır. Kemerin ortasında beyzi bir çelenk içinde Sultan II.Mahmut’un hattat Mustafa Rakım Efendi imzalı bir tuğra görülmektedir. Yandaki dikdörtgen levhalar üzerinde ise Ahmet Sadık Ziver Paşa’nın 1836 yılında yaptırdığı tamirat kitabesi bulunur. Kitabeyi talik hatla Yesarizade Mustafa İzzet Efendi yazmıştır. Cümle kapısının sağına bitişik olan minyatür çeşme, hazire duvarına gömülmüş bir ayna taşıyla bunun önündeki ufak bir tekneden ibarettir.

KÜLLİYE KÜÇÜK TÜRBESİ

Finikeli Şeyh Abdi Efendi ile oğlu Şeyh Mustafa Efendi’nin sandukaları yer aldıkları türbe dikdörtgen planlıdır. Yapının duvarları kagirdir. Çatısı ahşap ve kırma çatılıdır. Türbeye giriş doğu yönündendir. Türbe’nin batıdaki avluya bakan bir niyaz penceresi bulunmaktadır.

CAMÄ° TEVHÄ°THANE

Kapalı bir son cemaat yeriyle harim bölümünden meydana gelen dikdörtgen cami ve tevhidhane 17 X 16 m. ebadındadır. Bu yapı kagir duvarlı ve kırma çatılıdır. Moloz taÅŸ ve tuÄŸla ile örülen, üstleri sıvalı duvarları kesme kufeki taşından gömme ayaklarla takviye edilmiÅŸ, kapı ve pencereler de aynı türden sövelerle çerçevelenmiÅŸtir. Önünde basamaklı bir giriÅŸi olan kuzey cephesinin ortasında bir kapı, yanlarda buna göre simetrik konumda birer pencere ile birer kapı yer alır. SaÄŸdaki kapı fevkani müezzin mahfiline, soldaki ise aynı konumdaki kadınlar mahfili ile hünkar mahfiline geçit veriri. Bu cephede olduÄŸu gibi yapıdaki bütün kapı ve pencereler tuÄŸladan yuvarlak kemerlerle geçilmiÅŸ, ancak cepheler dikdörtgen açıklıklı kesme küfekiden sövelerle çerçevelenmiÅŸtir. Son cemaat yerinin duvarları sağırdır. Fevkani mahfillere ulaÅŸtıran merdivenlerin yanı sıra bu mekanın batı kesiminde zamanında muhtemelen meydan odası iken halen imam odası olan, ahÅŸap perde duvarıyla oluÅŸturulmuÅŸ küçük bir mekan vardır. Son cemaat yeriyle harimi ayıran duvar kare kesitli, dor baÅŸlıklı dört adet ahÅŸap dikmenin arasına baÄŸdadi sıvalı duvar parçaları örülmesi suretiyle oluÅŸturulmuÅŸtur. Bu duvardaki kapı ve pencereler de kuzey cephesindekinin konumuna sahiptir. Harimdeki meydan, yanlardan zeminleri yüksek basit ahÅŸap korkuluklarla çevrelenmiÅŸ mahfiller ile kuÅŸatılmıştır. Güney duvarı ekseninde yarım daire planlı ve yuvarlak kemerli mihrap, bunun yanlarında birer pencere bulunur. Son cemaat yerinin üstündeki mahfil katının harime bakan güney sınırında on iki adet ahÅŸap dikme sıralanmakta, mahfilin  doÄŸu ve batı uçları birer çıkmayla  donatılmış durumdadır. U planlı bu asma kat kendi içinde üç bölüme ayrılmıştır. Bunlardan doÄŸudaki hünkar mahfili, batıdaki müezzin mahfili, ortadaki ise kadınlar mahfilidir. Hünkar mahfilinden harime bakan cephelerine altın yaldızlı barok süslemeler olan ÅŸebekeler konmuÅŸtur. Bu ÅŸebekelerin alınlıklarına birer istiridye formu konmuÅŸtur. Kadınlar mahfilinde ise ahÅŸap kafesler vardır. Bu kafesler çok sık olarak hazırlanmıştır. Harimin duvarlarında 19. Yüzyılın ünlü hattatları tarafından yazılmış siyah zemin üstüne altın varakla yazılmış levhalar bulunur. Son cemaat yeri ile harim sınırında yükselen minarenin dışa taÅŸkın, kare tabanlı ve almaşık örgülü kaidesi yapının ilk inÅŸa döneminden günümüze gelebilen tek mimari kısımdır. Sultan II.Mahmut devrinde yenilenen tuÄŸla örgülü, silindir biçimindeki gövde doÄŸrudan bu kaideye oturur.

KÜLLİYE TÜRBE VE ÇEŞMESİ

Merkez Efendi’ye ait olan kare planlı 7.5 m X 7.5 m. ebadındaki türbe yapısı ilk özgün yapı değildir. Zaman içindeki yenileme çalışmaları sırasında duvar hizalarının üstü yeniden yıkılıp yapılmıştır. Ayrıca aynı dönemde 1836 yılında yapının kuzeyine ek bir bina yapılmıştır. Merkez Efendiden sonraki şeyhlerin ve ailelerinin sandukaları bu yapıda bulunmaktadır. İlk yapılan türbenin bu ek yapı ile arasındaki duvar kaldırılarak sepet şeklinde bir kemer inşa edilmiştir. Yeni ev eski yapı moloz taş ve tuğla ile örülmüş olup yeni yapının batı cephesi mermerle kaplanmıştır. Bu cephe aynı zamanda külliye giriş kapısının karşısındaki türbe cephesidir. Türbe’nin kubbesi kurşun ile kaplı olup ek bananın ise kurşun kaplı kırma çatı ile örtülmüştür. Yapının batı cephesinde kilit taşlı yuvarlak kemerler olan üç adet pencere sıralanır. Bu pencerelerin alt seviyesinde ise boydan boya giden bir silme bulunur. Cephenin kısa ahşap saçağı güneydeki pencere önünde genişleyerek bir ziyaret saçağı haline gelmiştir. Bunun altında tekkelerin faal olduğu dönemde Merkez Efendi Tekkesi postnişini ve dervişleri ile beraber yakındaki Yenikapı Mevlevihanesi’nin bayram namazlarını burada eda etmeyi gelenek haline getiren şeyhi ve dedeganı arasında bir muayede merasimi icra edildiği bilinmektedir. Tarikatlar arasındaki yakınlığın güzel bir örneği olan bu gelenek saçağın ayrıntılarına da yansımıştır. Saçağın ortasına Sümbüliliğin simgesi olan sümbül çiçekleriyle bezenmiş bir göbek konmuştur. Bu da Merkez Efendi’ye ithaf edilmiştir.

Bes tevessul sana bu türbe-i iksir-türap / Bundadur sur yüzünü Merkez-i kutbü’l aktab.

Beyit yazılmış, saçağın alemi ise Mevlevi tacı biçiminde şekillendirilmiştir. Türbenin girişi ek binanın kuzeyindeki kapıdır. Türbenin içi son döneme ait çinilerle kaplıdır. Bu çiniler Yıldız Hamidiye Camii ve Yıldız Saray Tiyatrosu’ndadır. Bunlar üzerinde yıldız ve gökyüzü görüntüsü vardır. Sandukaların etrafındaki süslemeler 18.yy sanatını gösteren sedef ve bağa ile kaplanmıştır.

Türbenin kuzeydoÄŸu köşesindeki pahlı yüzeye yerleÅŸtirilmiÅŸ olan çeÅŸmenin yuvarlak kemerli ayna taşında barok üsluplu bezemeler yanında sehba üzerinde bir sümbüli taçı simgelenmiÅŸtir. Cümle kapısında ise cami tevhidhanede  ve türbelerde bir dini yapıdan çok Tanzimat devrini resmi yapılarını çaÄŸrıştıran Sultan II. Mahmut’un padiÅŸahlık üslubu hakimdir.

ÇİLEHANE-KUYU-ŞADIRVAN

Merkez Efendi’nin bizzat kullandığı rivayet edilen Çilehane, büyük bir ihtimalle Bizans döneminden kalan bir ayazmanın yanına monte edilerek İslam’i bir şekle uydurulmuştur. Avluyu zemin kabul edip 7 metre aşağıda bulunan havuzun etrafı moloz taş duvarlarla çevrilmiştir. Ayrıca demir parmaklıklar vardır. Bu ayazmanın içinde çilehane odaları inşa edilmiştir. Dar bir merdivenle inilen çilehane yarım metre enindeki bir dehliz ile doğudaki kuyuya ulaşılır. Bu geçit aslında ayazma havuzundaki suyun kuyuya aktarılması için yapıldığı aşikardır. Bu havuz zaman içinde bir dilek havuzu olarak folklorik bir değer kazanmıştır. Şadırvan ise sekizgen olup üstünde bir sünbüli motifi bulunur.

DARÃœLKURRA

Klasik Osmanlı üslubunu yansıtan kare olanlı ve kubbeli yapının duvarları kesme Kufeki taşıyla örülmüş, kuzey duvarının eksenindeki basık kemerli kapısıyla alt sırayı oluşturan dikdörtgen pencereler mermer sövelerle çerçevelenmiştir. Bu sıranın üstünde bir de sivri kemerli alçı revzenli tepe pencereleri bulunur. Kubbeye geçişi sağlayan trompların alt kısımları mukarnaslıdır. Bu bölüm içinde enine dikdörtgen formlu bir mekan bulunur. Bu mekanda Bu yapıyı inşa ettiren Abdülbaki Paşa ve Sultanahmet Camii kürsü şeyhi Mehmet Eşref Efendi’nin kabirleri bulunur. Kapının üzerindeki sülüs tabelada yapının inşa tarihi 1608 okunur.

KÃœLLÄ°YE HAMAMI

Ufak boyutlu olan hamam kubbelerle örtülü dört sıcaklığı bulunmaktadır. Sümbül Efendi’nin burada şifalı sularla hummalıları iyileştirme yaptığı söylenmektedir. Büyük bir ihtimalle Osmanlı öncesi dönemden kalma bir su kaynağı konusu bu işin aslını ortaya çıkarmaktadır.

MUTFAK-TAAMHANE-DERVÄ°Åž HÃœCRELERÄ°-ÅžEYH DAÄ°RESÄ°

Burada şadırvan avlusunun kuzey ve batı kısımlarında bir yapı anlatılmaktadır. Bu yağı günümüze gelememiştir.

Külliyeler

Turan Akýncý Kitaplarý