Meşrutiyet Dönemi Sibyan Mektepleri
Meşrutiyet Dönemi’nde politik zorlamalar dolayısıyla devletin ilköğretim politikası etkinleşmeye başladı. Mali yardımlar, öğretmen meselesi, okul yapımlarına ve öğretim araç ve gereçlerine katılmalar şeklinde devlet ülkedeki ilköğretimi kontrol altına almaya çalıştı. Genel bir ilköğretim yasası çıkarma çalışmalarına girişildi. İlköğretim müfettişleri getirildi. İlköğretimin zorunlu ve parasız olma ilkeleri herkesçe kabul edilmeye başlanıldı. 1913’te İlköğretim geçici yasası olarak adlandırılan Tedrisat-ı İbtidaiye Kanun-ı Muvakkati çıkarılmış ve 1961 yılına dek bu geçici yasanın birçok maddesi yürürlükte kalmıştır. Yasa, ilköğretimin zorunlu ve Mekatib-i İbtidaiye-i Umumiye’de parasız olduğunu hükme bağlamıştır. O zamana kadar “İbtidai” ve “Rüşdi” adlarıyla mevcut olan okullar birleştirilmiş ve Mekatib-i İbtidaiye-i Umumiye adını almıştır. İlköğretim bu şekilde 6 yıl olarak tespit edilmiş ve her biri 2 yıl süreli üç devreye ayrılmıştır. Tanzimat Dönemi’nde, sıbyan mekteplerinde yönetimin başıboşluğunu, öğretimin süre ve niteliğini düzenleme yolunda çalışmalar yapıldı. 1847’de sıbyan mektepleri için yönetmelik yapıldı. Bu yönetmeliğe göre yedi yaşına basan çocukların sıbyan mektebine alınacağı; ana-babasının isteği ile dört ve daha yukarı yaşta olan çocukların da alınabileceği; çağ nüfusunun okula devamının zorunluluğu ve okul süresinin dört yıl olduğu; başarısız öğrenciler için bu sürenin üç yıl daha uzatılabileceği yer almaktadır.
Sultan II. Abdülhamit döneminden itibaren Osmanlı ilkokullarında bir "usûl-ü cedide" tartışması başladı. Yeni açılan okullara “mekatib-i ibtidaiye” (ibtidai mektepler) ve “usul-i cedide mektepleri” denildi. Bu okullar Maarif Nezareti’ne bağlandı. Eğitim süreleri üç yıl, köy okullarının eğitim süreleri ise dört yıl olarak belirlendi. Evkaf Nezareti’ne bağlı olan ve eski durumunu koruyanlara ise ya yine “sıbyan mektepleri” ya da “usul-i atika mektepleri” denmeye devam edildi. Maarif Nezareti’nin ilköğretimdeki düzenlemeleri bu okulları hemen hiç etkilememiş, bunların öğretmenleri, eğitim ve öğretimdeki yeni gelişmelere ya kayıtsız kalmış ya da onları engellemeye çalışmıştır. Eski ve yeni usul ve öğretim metodu karşısında ilkokul öğretmenleri arasında fiili tecavüzlere varan sert çekişmeler oldu. Yönetim yeni usul taraftarlarını tuttu. Eski usul taraftarları da vakıflara sığındılar. O zaman Rusya yönetimindeki Türk topraklarında yankılanan hatta esas gelişimini, mücadelesini orada sürdüren ilköğretimdeki bu usul-ü cedide, o zaman bize göre yeni, ama Avrupa’nın çoktan terk ettiği bir eski metot idi. Bu hareketin ana esasları şunlar idi:

1. İlkokul medreseden ayrılacaktı.
2. İlkokulların kendine özgü öğretmenleri olacak, mahalle imamı ve karısının öğretiminden kurtarılacaktır.
3. Öğretmen sadece “hediye” değil “aylık” alacaktı.
4. Okuma-yazma öğretiminde "heceleme" usulü terk edilecek ve "usul-ü saftiye" veya "meddiye" denilen yeni usul okuma getirilecekti. Bu usul, her harfi ayrı ayrı değerlendirerek harf üzerinden okuma öğretmek demekti.

Eskiden yalnız okuma öğretimine önem veriliyor, yazma hünerine pek önem verilmiyordu. Özellikle kızlara okuma-yazma öğretilmiyordu. Yeni usul, yazıya ve kızlara da yazı öğretilmesine önem verilmesini istiyordu. Ayrıca kız çocukları için ayrı ilkokullar açılması isteniyordu. Öğretim bu programa göre yapılacak ve her yaşa göre ders kitapları yazılacaktı.

Sıbyan mekteplerinde reform yapmak çok zor oluyordu. Mali yönden bu okullar genellikle vakıflara ait olduğu için, kendiliğinden bir özerklik içinde bulunuyordu. Muallimler ve çevresindeki bağnazlar da devletin buralarda yapacağı değişikliklere karşı çıkıyorlardı. Zamanla programında ve çalışmalarında değişiklikler yapılmakla beraber sıbyan mektepleri Cumhuriyet Dönemi’ne kadar varlığını sürdürmüştür.

Cumhuriyet kurulduğunda, Osmanlı Devleti’nden kalan medreseler ve sıbyan mektepleri gibi geleneksel okulların yanında Batılı tarzda açılmış rüştiye, idadi, sultani gibi ortaöğretim ve ibtidai ilköğretim kurumları ile azınlık ve yabacılara ait okullar da varlıklarını sürdürmektedir. Bu kurumlar millî bir amaç gütmekten çok, birbirine zıt görüşlü insanlar yetiştiriyordu. Ülkedeki öğretim dağınıklığını gidermek ve birliği sağlamak amacıyla 3 Mart 1924’te 430 Sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunla, ülkedeki tüm bilim ve öğretim kurumları Maarif Vekaleti’ne bağlanmış, Şeriyye ve Evkaf Vekaleti ya da özel vakıflarca idare edilen tüm medrese ve mektepler Maarif Vekaleti’ne bağlanmıştır. Böylece bütün eğitim ve öğretim kurumları Eğitim Bakanlığına bağlanarak öğretimin tek elden yürütülmesi sağlanmış, Türk eğitim tarihinde en uzun süre yaşamış olan medreseler ve sıbyan mektepleri kapatılmış ve eğitimde laiklik ilkesine doğru önemli bir adım atılmıştır.

Sibyan Mektepleri

Turan Aknc Kitaplar