Üsküdar Ahmet Şemsi Paşa Medresesi
Ahmet Şemsi Paşa Medresesi; İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında Üsküdar meydanının sahil kısmında 1580 tarihinde inşa edilmiş olan külliyenin bir yapısıdır. Külliye, cami, medrese, türbe, hazireden meydana gelmektedir. Şemsi Paşa semtinde ve bu isimle anılan camiin kuzey ve batı tarafında olup 'L' şeklindedir. Mimar Sinan tarafından, Şemsi Ahmet Paşa adına, 1580 tarihinde, türbe ve cami ile beraber yapılmıştır. Kubbeli oniki hücre, bir darü'l-kurrası (dershane) olan bu güzel yapı bir sıra kesme taş ve üç sıra tuğla hatıllı olarak inşa olunmuştur. Hücrelerin önünde, on sekiz mermer sütunun taşıdığı, üzeri kubbeli olmayan bir revak vardır. Sütunlar birbirine sivri kemerlerle bağlanmışsa da medrese hücrelerinin duvarları ile bir kemer bağlantısı yoktur. Sütun başlıkları baklavalıdır. Revaklarda yeşil ve siyah porfir sütunlar da kullanılmıştır. Külliyenin onarımına başlanırken, Üsküdar İskele Meydanı'ndaki saatin altında yeşil bir sütunun bulunup cami avlusuna nakledildiği ve bunun benzerinin de, o tarihte vapur iskelesinin yanında bulunan, itfaiye binasında görülüp aynı yere taşındığı söylentisini dikkate alırsak revaklarda kullanılan değişik sütunların mahiyeti kolaylıkla anlaşılır. Bir rivayete göre de, bu sütunlar camiin içindeki müezzin mahfiline aittir. Medrese hücreleri 2.95 x 2.95 m. Boyutlarında olup duvar kalınlıkları 0.80 m.'dir.
Hücrelerin her birinin içinde bir veya iki niÅŸ ve bir ocak vardır. Duvarlara altlı üstlü ikiÅŸer pencere açılmıştır. Köşe odalarında pencere sayısı daha fazladır. Hücrelerin ortasında 7x7 m. ebadında medresenin darü'lkurrası bulunmaktadır. Burada altlı üstlü 16 pencere vardır. Sağır kubbesi sekiz yüzlü bir kasnak üzerine oturtulmuÅŸtur. Söveleri beyaz, kemeri beyaz mermer ile puding taşının alternatif olarak sıralanmasıyla meydana gelmiÅŸ olan kapısının takında ve bir çerçeve içinde bir ayet vardır. Bu medreseye Tuhfetü'l-Mimarîn 'Tekye'; Tezkiretü'l-Ebniye 'Medrese' demektedir. Medrese, Åžemsi PaÅŸa'nın vefatından kısa bir zaman sonra tekke haline getirilmiÅŸtir. Hadika yazarı, eserinin 98. sayfasında ViÅŸnezade Mescidi bahsini yazarken: "Bir baÅŸka ViÅŸnezade Åžeyh Mehmet Efendi dahi vardır ki, ibtida Åžemsi Ahmet PaÅŸa Zaviyesi'ne ÅŸeyh olan eÅŸ-ÅŸeyh Hızır Efendi, Ä°stanbul'da vaki Mehmet AÄŸa Zaviyesi'ne naklolundukta, adı geçen ViÅŸnezade onun yerine ÅŸeyh olmuÅŸtur. Bunun tarih-i vefatı 1601 senesinde vuku bulmuÅŸtur." diyor ve Mehmet AÄŸa Camii'ni yazarken de bu Hızır Efendi'den: "Mehmet AÄŸa Zaviyesi'nin birinci ÅŸeyhi, Yaya başızade Hızır Efendi ibn-i Ä°lyas Efendi'dir ki, Ãœsküdar'da Åžemsi Ahmet PaÅŸa Zaviyesi'nin ÅŸeyhi iken bu zaviyeye naklolundu. Sonra, Rikab-ı Hümayun ile bulunan meÅŸayih ile beraber EÄŸri Seferi'ne azimet edip tabur muharebesinde ÅŸehit olarak cesedi Tatarpazarı' na nakil ve anda Tülbentçi Camii'nde defnolundu. Sene, 1596." diye bahsetmektedir. Åžemsi PaÅŸa Tekkesi'nin diÄŸer bir ÅŸeyhi de Nefes Ambarı lâkabıyla bilinen Åžeyh Osman Efendi'dir. Kendisi, Kayseri'den 1634'te Abaza Åžeyhi Abdürrahim Efendi ile Ä°stanbul'a gelmiÅŸtir. 

Abdürrahim Efendi 1637'de idam edilerek Üsküdar Mihrimah Sultan Camii haziresine gömülmüştür ki, kabir taşı bugün de mevcuttur. Medresenin hangi tarihe kadar tekke durumunu muhafaza ettiği şimdilik belli değildir. 1890 tarihlerinde yazılan Mecmua-yı Tekaya'da bu tekkenin ismi geçmediğine göre, tekke bilinmeyen bir tarihte faaliyetini durdurmuş olmalıdır. Hadika yazarı, eserini 1768 yıllarında yazdığı ve bu medreseden hâlâ tekke diye bahsettiğine göre, tekke, ayinlerini bu tarihlerde de yapıyor

Medreseler

Turan Akýncý Kitaplarý