Ayaspaşa Japon Elçilik Sarayı
AyaspaÅŸa Gümüşsuyu Ä°nönü Caddesi No. 16 adresinde bulunan sefaret binası 1904 yılında inÅŸa edilmiÅŸtir. Yapı, Osmanlı Bankası'nın o yıllarda müdürü olan Mösyö Pangilis tarafından dört katlı ahÅŸap köşk ÅŸeklinde tasarlanmıştı. Yapının bulunduÄŸu yapı adası Ä°nönü Caddesi, Sulka ÇeÅŸme ve Hacı Kadın sokakları tarafından çevrelenmiÅŸti. Sefaret binası eÄŸimli bir arazi üzerinde olup boÄŸaz manzarasına sahiptir. Yapının çatı arası da sonradan düzenlenerek beÅŸ katlı bir hale gelmiÅŸtir. Mösyö Pangilis ve ailesinin, özellikle 1910'larda evlerinde dönemin sosyal çevresi içinde Ä°stanbul'daki yabancı diplomatik erkânı ağırladıkları ve binanın zengin bir yaÅŸama sahne olduÄŸu bilinmektedir. Sefaret için konumu ve büyüklüğü elveriÅŸli olan bina, 1921'de Japon hükümeti tarafından diplomatik temsilcilik binası olarak kiralanmıştı. 1928 yılında ise Japonya Devleti yapıyı satın almış ve 1953 yılından itibaren de Japonya Ä°stanbul BaÅŸkonsolosluÄŸu olarak hizmet vermeye baÅŸlamıştır. Halen baÅŸkonsolosluk büroları ve temsili faaliyetlerinden baÅŸka baÅŸkonsolos konutu olarak da kullanılmaktadır. Yapının zaman içinde yıpranması ve nitelikli bir temsili kimliÄŸe kavuÅŸması için Japon hükümeti tarafından bir program geliÅŸtirilerek kapsamlı bir yenileme projesi hazırlatılmıştır. 
Bu çalışmalar sırasında, binanın inÅŸa edildiÄŸi tarihten bugüne, mekân, biçim, üslup ve yapım özellikleri açısından sürekli deÄŸiÅŸikliklere uÄŸradığı görülmüştür. Binanın inÅŸa edildiÄŸi yıllarda, içinde bulunduÄŸu Taksim semti önemi gittikçe artan bir ÅŸehir bölgesi durumundaydı. Büyük askeri kışlalar ve hastaneler gibi önemli bazı yapıların yanı sıra, o döneme ait eski fotoÄŸraflarda da görüldüğü gibi, yakın çevrede binanın benzeri ahÅŸap evler de bulunmaktaydı. Binanın baÅŸlangıçta, bu doku içinde yer alan bahçeli bir evden bitiÅŸik eve dönüştüğü ve büyümenin hem yatayda hem de düşeyde, bölüm ve kat ekleri ÅŸeklinde geliÅŸtiÄŸi anlaşılmaktadır. 

Konsolosluk binası olarak kullanılmaya başlandıktan sonra yapılan müdahaleler ve yeni teknik donatım gerekleri, zaten var olan karmaşık mimari kurguyu daha da zorlamıştır. Ortaya, kimisi görkemli ve incelikli, kimisi de sıradan ya da bozulmuş nitelikte mekân ve cephe özellikleri ile tarzı olmayan bir yapı ortaya çıkmıştır.

Japonlar İstanbul'a ilk defa 1870 yılında gelmişler ve zaman içinde karşılıklı diplomatik temaslar başlamıştı. Japon Prensi Komeii Komatsu 1887 yılındaki Akdeniz seyahati sırasında İstanbul'a uğramış ve başkent Ankara'da coşku ile karşılanmıştı. Prens, İmparator Meiji'nin Sultan II. Abdülhamit'e göndermiş olduğu madalyayı padişaha takdim etmiş ve böylece iki ülke arasında bir dostluk ortamı yaratılmıştı. Sultan, Japonya'ya bir heyet gönderilerek iadei ziyaret yapılmasını istemiştir. Osmanlı heyeti, hünkârın Japon İmparatoruna gönderdiği mücevherli imtiyaz nişanı ve diğer hediyeleri götürmüştü. Padişahın isteği üzerine donanmanın en güzel gemisi bu iş için tahsis edilmiş ama geminin çürük olduğu ve böyle bir seferi tamamlayamayacağı yönündeki uyarılara rağmen Ertuğrul Firkateyni, Temmuz 1889'da İstanbul'dan yola çıkmıştı. Japonya'nın İstanbul Başkonsolosluğu olarak kullanılmaktadır.

Sefaret Sarayları

Turan Akýncý Kitaplarý