Çakmakçılar Büyük Valide Han
Büyük Valide Han; İstanbul Suriçi Mahmutpaşa Çakmakçılar yokuşu ile Fincancılar yokuşu arasında olan han Kösem Sultan tarafından inşa edilmiştir. Hanın kesin inşa tarihi bilinmemektedir. Büyük Yeni Han ile karşılıklı olan İstanbul’un en büyük hanlarından olan bu yapıyı Sultan I. Ahmet (1603-1617) in eşi, Sultan IV. Murat (1623- 1640) ve Sultan İbrahim (1640-1648) in annesi Kösem Mahpeyker Sultan, yine kendisinin yaptırttığı Üsküdar’daki Çinili Külliyesine akar olması için inşa ettirmiştir.
Evliya Çelebi Seyyahatnamesin de bu görkemli yapıdan şöyle bahseder: “Bu hanın yerinde evvelce Cerrah Mehmet Paşanın sarayı vardı, zamanla yıkılmış olduğundan Kösem Valide altlı üstlü üçyüz hücreli şeddadi bir han bina ettirmiştir ki İstanbul’da Mahmut Paşa Hanı ile bundan büyük han yoktur. Bir tarafında dört köşe bir cihannüma kulesi vardır ki eflâke ser çekmiştir. Develiği ve bin aded at ve katır alır ahırı vardır. Ortasında camii şerifi vardır.” Hanın 1926 da çöken Han-ı sağır denen küçük han bölümünün avlusunun kuzey-doğusunda 12 x 12 m. ölçüsünde bir kule bulunmaktadır. Cihannüma kulesi denilen içi dilimli bir kubbesi olan bu kulenin Cerrah Paşa Sarayına aittir. Bizans yapı karakteri taşıyan bu kulenin Evliya Çelebi’nin bildirdiği Cerrah Paşa Sarayının da üzerinde yapıldığı bir Bizans eserinden kalmış olduğu düşünülebilir.

İstanbul Camileri hakkında önemli bir kaynak olan Hüseyin Ayvansarayi’nin “Hadikatü’l-Cevami isimli eserinde ise avludaki küçük camiden şöyle söz edilmektedir:

“ İstanbul’da vaki Valide Hanı denmek şehir han-ı kebir bu camiin vakfından olup han derununda olan mescit dahi sultanı müşarünileyhanın eser-i hayrıdır.” İstanbul’da Valide Hanı olarak tanınmış olan bu hanın içinde yine Sultanın yaptırttığı bir cami vardır. Kösem Sultan’ın servetini bu hanın bir odasında sakladığı ve gelini Sultan IV. Mehmet’in annesi Turhan Hatice Sultan tarafından Başlala Uzun Süleyman Ağa ile birkaç has odalı tarafından 2-3 Eylül 1651 de gecesi odasında bir perde ipi ile boğulup öldürtülmesinden sonra bu servetin yağmalandığı da bir söylencedir. Naima tarihinde Valde Sultanın servetinden şöyle bahsetmektedir: “...ol handa yirmi sandık Florin altını bulundu, anı dahi miriye aldılar."

Üç avlusu olan bu han 98 x 168 m.lik bir alana sahiptir. Büyük ve Küçük Han olarak iki kısımdan yapılmış olan bu hanın planı bulunduğu araziye uydurulmuş olduğundan geometrik bir düzen göstermez. “Han-ı kebir” denilen büyük hanın esas girişi oldukça meyilli bir yol olan Çakmakçılar Yokuşu tarafındadır. Muntazam kesme taştan yapılmış bu girişin üzerinde konsollara oturmuş yedi tane üç kademeli çıkmalar vardır. Bu cepheyi üstten bir taş saçak silmesi dolaşır. Girişten basık kemerli, beşik tonozlu bir geçitle üçgen şeklindeki küçük bir avluya ve kare planlı bir mekâna oradan da revakların çevrelediği 63 x 66 m. boyutundaki büyük avluya geçilir. Avlunun etrafını çevreleyen yuvarlak kemerli revakların gerisindeki odalar yuvarlak taş kemerli kapılar ile avluya açılmaktadır. İkinci kattakilerin kapılarının yanında bir de dikdörtgen ve taş söveli pencereleri vardır. Dış cephede de pencere dizisi görülmekle beraber bunlar günümüze gelene kadar çok bozulmuş ve adeta karakterini kaybetmiştir. Avlunun her iki tarafından evvelce taş merdivenlerle yukarı katlara çıkılıyorsa da günümüzde bu merdivenler tamamen değişmiştir. Revakların arkasında yola bakan cephede ise bir sıra sivri kemerli dükkanlar bulunmaktadır. Fincancılar yokuşu tarafına bakan ve Han-ı sağir olarak adlandırılan küçük han, muntazam bir dikdörtgen plana sahiptir. 21 Mart 1926'da yıkılan bu bölüm 15 x 56 m. ebadında dikdörtgen bir avluyu çevreleyen revaklar ve onların gerisinde ise sivri kemerli kapılarla revaklara açılan odalar vardır. Evliya Çelebinin bahsettiği ahırların buradaki avlunun bodrumunda olması muhtemeldir. Hayvanların barındığı bölüm ile oturma mekanlarının bu handa görüldüğü gibi çok kesin bir şekilde birbirinden ayrılması Türk Han mimarisinde ilk defa denenmiş bir plandır.

Çakmakçılar caddesine bakan ve üçgen avlusu bulunan üçüncü bölüm ise oldukça küçüktür. Bu avludan Büyük han’a ve avlusuna açılar bir geçit bulunmaktadır. Yola bakan taraftaki girişin solundaki revakın altındaki bir merdivenle üst kata çıkılmaktadır. Bu üçgen şeklindeki avlunun zemin ve üst kat mekanları yolun eğim ve kenarına uymak zorunluluğundan kare veya dikdörtgen şeklinde yapılmışlardır. Zemin kattaki mekanların yola bakan tarafında ise bir sıra dükkan sıralanmıştır.

Büyük Valide Hanının birinci ve ikinci avluda toplam 153, üçüncü avluda da 57 olmak üzere toplam 210 odası bulunmakta idi. Kösem Sultan’ın ölümünden sonra hanın büyük kısmı hazineye kalmış ve Cumhuriyetten sonra da bir kısım odalar Vakıflara geçmiştir. Vakıflar Başmüdürlüğü 1940'lı yıllarda bu odaların bir kısmını satmıştır. Hanın bakımsızlığı maliklerinin çokluğu ve veraset yoluyla uzun yıllar boyu veraset yoluyla elden ele geçmesi nedeniyle 126 kadar hissedarı olmuştur. Yüzyılın başında buradaki bekar odalarında çoğunlukla İranlılar oturuyorlardı. İstanbul’da Kuranı Kerimin ilk basıldığı yerde bu handaki İranlıların matbaasıdır. Hatta bu Kuranın basılışı için Şeyhülislâmdan fetva alınamayınca 1870’li yıllarda gizlice burada basılmıştır. 19 Ağustos 1906'da bir kısmı çökmüş 1931'de hanın ikametgah olarak kullanılamayacağına karar veren Valilikçe odalar boşaltılmıştır.

Ticaret Hanları

Turan Aknc Kitaplar