Hamamizade İsmail Dede Efendi Köşkü; İstanbul Suriçi Fatih Cankurtaran Akbıyık sokakta inşa edilmiştir. Kitabesi olmadığı için mimarı ve kesin inşa tarihi belli değildir. Sirkeci Bakırköy Sahil yolundan Cankurtaran Çatladıkapı Sur Kapısı’nıda geçince ulaşılabilmektedir. Bu köşkün yanında Sultan I. Mahmut Sadrazamlarından Hekimoğlu Ali Paşa’nın kendi annesi adına yaptırdığı kitabeli bir çeşme bulunur. 1778 yılında İstanbul’da doğan İsmail Dede Efendi Mevlevi tarikatine bağlıydı. Babasının Şehzadebaşı’nda Acemi Oğlanlar Hamamı vardır. Babasının hamam işletmesinden dolayı kendisine Hamamizade ismi verilmiştir.
Dede Efendi’nin Cankurtaran’daki ahşap köşkü şimdilerde müzedir. Zemin katı taş kagir, diğer katları ahşap olan köşkün ikinci katı sokağa doğru konsol çıkmaları vardır. Bu çıkmalar 4 eliböğründe ile taşınır. Bu çıkmalar simetriktir. Yapının Türk evi plan tipine uyan ahşap saçakları bulunmaktadır. Yapının çatısı ahşap ve kiremit kaplıdır. Girişin üstünde bir yan konsollarda üçer olmak üzere toplam yedi adet kepenkli penceresi bulunmaktadır. Köşkün alt katı konferans salonu olarak düzenlenmiş olup üst katları da seminer salonu olarak düzenlenmiştir. Üst katta ise Dede Efendi’nin musiki faaliyetlerini tertip ettiği sema odası ve şahsi odası kullandığı enstrümanlarla beraber bir müze olarak düzenlenmiştir. Müze halka açıktır.
9 Ocak 1778'de İstanbul'da doğdu, 29 Kasım 1846'de Mekke yakınlarında Mina'da ölmüştür. İlköğrenimini okuduğu okulda, sesinin güzelliği ile tanındı ve ilahici başı oldu. Anadolu Kesedarı Uncuzade Mehmed Efendi den müzik eğitimi aldı. Daha sonra Yenikapı Mevlevihanesi'nde zamanın değerli müzik ustası Şeyh Ali Nutki Dede'nin derslerine devam etti. Ney üflemeyi, Abdülbaki Nasır Dede'den öğrendi. 1798'de Muhasebe Kalemi'ndeki görevinden ayrılarak tekkede çileye girmeye karar verdi. Çilesi sırasında bestelediği, "Zülfündedir benim baht-ı siyahım" dizesiyle başlayan buselik şarkı, İstanbul'un müzikle ilgili çevrelerinde bestecisinin adı üstünde büyük merak uyandırdı. Ünü kısa sürede bütün kente yayılan şarkı sarayda da okundu. Kendisi de besteci olan III. Selim, şarkının çile doldurmakta olan genç bir Mevlevi dervişi tarafından bestelendiğini öğrenince, onu saraya çağırtarak yapıtı bir kez de kendisinden dinledi ve onu hemen saray hanendeleri arasına almak istedi. Padişahın sürekli ilgilenmesinin etkisiyle, üç yıllık çilesinin son yılı Nutki Dede tarafından bağışlandı.
1799'da çilesini doldurunca Dede unvanını aldı. İkinci eseri olan Hicaz Nakış büyük yankı uyandırdı. Yeniden saraya çağrıldı, bundan sonra haftada iki gün, padişah huzurunda düzenlenen küme fasıllarına hanende olarak katılmaya başladı. 1802'de saraydan bir hanımla evlendi. İsmail Dede, sanatını geliştirmesine yardımcı olan Sultan III. Selim'in 1808'de tahttan indirilerek öldürülmesini izleyen Sultan IV. Mustafa'nın bir yıllık padişahlığı sırasında müzik toplantılarına son verildiği için saraydan uzaklaştı. Sultan II. Mahmut'un siyasal karışıklığı gidermesinden sonra yeniden saraya alındı. Önce musahib-i şehriyari, sonra sermüezzin olduğu bu yıllar, sanat yaşamının en parlak, en verimli dönemi oldu. Sultan II. Mahmut Dede Efendi’yi dinlemek için her Çarşamba Beşiktaş Mevlevihanesi’ne gittiği bilinmektedir. İsmail Dede, Abdülmecit zamanında da sarayda ki yerini korudu. 1839'da bestelediği Ferahfeza Ayin'nden sonra bestecilik yaşamında görece bir durgunluk göze çarpar. Kendi sözleri, davranışları göz önüne alınırsa, Abdülmecit sarayını çok yadırgamıştır. Saraydaki havanın birdenbire "alafrangalaşması", Batı müziği zevkiyle yetişen yeni padişah zamanında Türk müziğinin, saraydaki varlığını eskisinden farklı olarak ancak resmi bir ilgiyle sürdürür hale gelmesi, Dede'nin bu çevreden uzaklaşmasına yol açtı. Öğrencileri Mutafzade Ahmet ve Dellalzade İsmail Efendi ile birlikte padişahtan izin isteyip Hac'a gitmeye karar verdi. Hicaz'da hacı olduktan sonra yakalandığı kolera nedeniyle öldü. Mezarı Mekke'dedir.
Başlıca eserleri arasında: Ayin'ler, saba, neva, bestenigar, sababuselik, hüzzam, ısfahan, ferahfeza makamlarında; Takım'lar, sultaniyegah, arazbar, bestenigar, neva, ırak, sababeselik, hicazbuselik, hisarbuselik, evcbuselik, rast-ı cedit, ferahfeza makamlarında; Takım'lar (Kömürcüzade Mehmed Efendi ile) neveser, pesendide, şevkefza makamlarında; Buselik Takım (Dellalzade İsmail Efendi ile); Ferahnak Takım (Şakir Ağa ile); Mahur Takım (Eyyubî Mehmed Bey ile); Rast Kar-ı Natık, Rast Kar-ı Nev; 70'e yakın Peşrev; k-âr, beste, ağır semai, yürük semai, şarkı, durak, tevşih, ilahi formlarında yapıtlar gelir.