Abbas Ağa Camii; İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakası Beşiktaş Sinanpaşa Mahallesinde, Selamlık Caddesi ile Abbasağa Camii Sokağı kavşağında bulunmaktadır. Banisi, Sultan IV.Mehmet dönemi Osmanlı Sarayı’nın ünlü Darüssaade ağalarından, Abbas Ağa adı ile şöhret bulmuş, Abbas bin Abdürrezzak’tır. Abbas Ağa Camii 1666’da Abbas Ağa’nın Darüssaade Ağalığından önce yapılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Abbasağa 16 Temmuz 1672’de Darüssaade Ağalığından azledilerek Mısır’a sürgün edildi ve orada vefat etti. Kabri Kahire’de defnedildiği İmam Şafii Hazretleri haziresindedir.
Abbas Ağa, Darüssaade Ağalığı’ndan önce ve sonra birçok hayır eseri yaptırmıştır. Abbas Ağa’nın İstanbul’da yaptırdığı eserlerden günümüze ancak birkaçı ulaşabilmiştir. Abbas Ağa Camii yapıldıktan sonra bulunduğu semt Abbasağa Mahallesi olarak anılmaya başlanmıştır. Abbasağa Mahallesinde, Caminin kuzeyine doğru uzanan yamaçta da Abbasağa mezarlığı bulunmakta idi. Abbasağa mezarlığında kurulduğu 17. yüzyıldan bu yana mahalle sakinleri ve büyük zatların da mezarları vardı. Bu mezarlık 1939–40 yıllarında İstanbul Şehir Planı’ndaki yeni çalışmalar sonucu mezarlığın bütün taşları sökülmüş, tüm servi ağaçları kesilmiştir. Sahibi bulunan iki yüz kadar kabir, yakınları tarafından bir başka yere nakledilmiştir. Ortaya çıkan araziye 1942’de Abbasağa Parkı yapılmıştır.
Abbas Ağa Camii, Tahsin Öz İstanbul Camileri ve Hadikat-ül Cevami’ye göre 1666’da inşa edilmiştir. Sultan II.Mahmut zamanı1834’de bu günkü şeklinde yeniden inşa edilircesine tamir ve ihya edilmiştir.
Bugünkü cami, ilk yapıldığı dönemden kalma değil, Sultan II.Mahmut’un yenileyerek yaptırdığı camidir. Daha sonra görmüş olduğu tamirlere rağmen cami Sultan II.Mahmut devrinin özelliklerini yansıtmaktadır. Cami daha sonra Sultan II. Abdülhamit zamanında tamir edilmiş ve minare tarafında cami görevlilerine ahşap bir meşruta yapılmıştır. 1944 tarihinde cami Toprak Ofis emrine bırakılmış ve un deposu olarak kullanılmıştır. Cami, yakın tarihlerde de onarım görmüştür. Caminin yanında 1682 tarihli bir çeşme bulunmaktadır. Abbas Ağa Camii, kesme taştan dört duvar üzerine ahşap çatılı, kiremit döşeli, hünkâr mahfili bulunan, minareli bir yapıdır. Cami çeşme ve Sıbyan Mektebi ile birlikte küçük bir külliye şeklinde inşa edilmiştir. Mektep günümüze ulaşamamış ise de 1669 tarihli, çeşmesi bugün mevcuttur. Vaktiyle caminin altında bir sarnıç bulunmakta idi.
Abbas Ağa Camii’nin dıştan görünüşü bir konağı andırır gibi yüksek duvarlarla kuşatılmıştır. Dar, yüksek duvarlarla çevrili cami avlusuna, kuzeyden iki kapı ile girilir. Bu kapılardan biri, önceleri hünkâr mahfili iken şimdi cami imamının meşrutasına geçişi sağlar, diğeri ise doğrudan camiye girmek içindir Abbas Ağa Camii 1119 metrekare toplam alan içinde, iç alanı 370 metrekaredir. Kuzeyde Abbas Ağa Camii Sokağı’ndan avluya açılan iki kanatlı ahşap kapıdan girildiğinde bir taşlık ve hemen önünde caminin son cemaat yerine geçişi sağlayan yine iki kanatlı ahşap bir kapıdan son cemaat yerine girilir.
Caminin iki giriş kapısı vardır. İkinci kapı da caminin batısında, minarenin yanından hünkar mahfiline girilen kapıdır. Cami, kapalı son cemaat yeri, enine dikdörtgen harim, harime batı yönünden bitişen hünkar mahfili ve minareden oluşur. Duvarlar moloz ve tuğla ile örülerek ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Son cemaat yeri enlemesine dikdörtgen planlı, tavanı ahşap, duvarları bej renkli yağlıboya, zemini yeşil renkli seccade tipi Manisa halılarıyla döşelidir.
Son cemaat yerinin kuzey cephesinde iki, doğu duvarında iki, harim kapısının sağında bir ve solunda iki adet dikdörtgen planlı ahşap, demir parmaklıklı pencereler bulunmakta olup, küçük bir mihrabı olan bu bölüm ile ana mekan ahşap bir duvar ile ayrılmıştır. Son cemaat yerinden harime iki kanatlı ahşap bir kapıdan girilir. Harim enine dikdörtgen plânlı olup üzeri ahşap bir tavanla örtülüdür. Ahşap işçiliğinin nadide örneklerinden biri olan ahşap tavanı çıtalarla meydana getirilmiş geometrik formlarda olan altın yaldızlı oval tavan göbeği, yelpaze şeklinde ajurlu konsollar ve dalgalı perde kompozisyonu ile bezenmiştir.
Tavan yüzeyi kalın çıtalarla oluşturulmuş sekiz köşeli yıldızlar, kenarları yumuşatılmış dikdörtgenler ve çeşitli geometrik şekillerle düzenlenmiştir. Harim duvarları açık yeşil yağlı boya ile boyalıdır. Harim duvarlarında iki sıra pencere dizisi ile caminin içi bol aydınlık almaktadır. Caminin alt sırada bulunan bütün pencereleri dikdörtgen plânlı, ahşap, demir parmaklıklıdır. Harimde alt sırada 16 pencere vardır. Üst sırada da 16 adet dikdörtgen plânlı demir doğrama pencere bulunmaktadır. Sultan II.Mahmut devrinin özelliği olan söz konusu mekânda tavana kadar devam eden mihrabı ince uzun bir niş halinde tasarlanmıştır. Minberi ile vaaz kürsüsü ahşaptan ve sade görünümlüdür. Fevkani ahşap mahfil, kare kesitli ahşap sütunlarla oluşturulmuş mihrap ekseninde “U” şeklinde sütun açıklığı eğri çizgilerden oluşan bir alınlıkla taçlandırılmıştır. Harimde bulunan fevkanî mahfil, 6 adet ahşap direk üzerinde ve son cemaat yerinin üstünü kaplar. Kadınlar mahfiline çıkış, harimin girişinin kuzeydoğu köşesindeki ahşap merdivenlerledir. Hünkar mahfili caminin batı kesiminde ve ahşap olarak tasarlanmıştır. Hünkar mahfiline son cemaat yeri ile batı kesiminde avludan bağımsız bir özel kapıdan girilir.
Hünkar mahfili renkli ahşap süsleme öğeleri ile kapatılarak üzeri bağdadi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin içi boyama kenger yapraklarıyla süslenmiştir. Bu bölme harime ahşap kolonlarla desteklenen loca şeklinde bir çıkma yapar. Caminin minaresi, son cemaat yeri ile hünkar mahfilinin birleştiği köşede kare bir kaide üzerinde yükselmektedir. Petek kısmı prizmatik üçgenlerden oluşan silindir gövdeli taş minare tek şerefeli olup mermer şerefe korkuluklarında aylama askı kabartmaları görülür.